Hello Kitty, FB Pozitif!
Damardan Fenerbahçeli dişilere ithafen…
“Güç ailemde kuvvetli. Babamda var, bende var, bir de kız kardeşimde var.” — Luke Skywalker, Return Of The Jedi 1983
Özellikle erkeklerin, hayatlarının erken dönemlerinde hemcinsleriyle yeni arkadaşlıklar kurarken sıklıkla sorduğu veya sık sık onlara sorulan bir soru bu:
“Hangi takımlısın?”, “Hangi takımı tutuyorsun?”
Daha henüz dil, din, mezhep, milliyet, etnisite, ırk, sosyal sınıf bilincine erişmeden önce, birincisi cinsiyetimiz, ikincisi tuttuğumuz takımla öbekleniyoruz. Çekirdek aile içinde dahi bir tercih, bir aidiyet arayışı, bir öbeklenme oluşuyor. Bir çocuğun “babasının oğlu” veya “annesinin kızı” olması günün sonunda tutacağı takımı da etkiliyor. Çocuklar nadiren aile fertlerinden en az birinin tuttuğu takımdan ayrı bir takımı tutmayı tercih ediyor. Genetik veya maddi değil, ama kesinlikle sosyal bir miras söz konusu.
Takım sevgisi, dünyada belki sadece Türkiye’ye münhasıran sınıf farkı gözetmiyor. Zengini, fakiri, Sünnisi Alevisi, Müslümanı Musevisi, Türkü Arabı, Kürdü Çerkezi aynı renklere gönül verebiliyor. Sadece iki farzı var. “Dürüst bir beyan” ve “koşulsuz sadakat”.
Dinini değiştirebilirsin, siyasal görüşünü değiştirebilirsin, soyadını değiştirebilirsin, hatta — mübalağa olsun — cinsiyetini bile değiştirebilirsin, ama bir kez karar verdin mi takımını değiştiremezsin. O derece bir sadakat bekliyor toplum senden.
Bizim Ailede Durum
Bana soranlara aileden, doğma büyüme Fenerbahçeliyim dedim, diyorum. Belki biraz ayrımcı bir söylem ama 3. göbek “katıksız” Fenerbahçeliyim. Bu tarifsiz tatmini olan bir aidiyet hissi. Eşim, oğlum, annem, babam, dedeler, kardeşim, kayınpeder, kayınvalide, kayınço. Oğlanın doğum tarihi 19.07.2007, ama artık saat 19.07’ye kadar bekleyemedik.
Aidiyet bizim ailede kimi yakın dostum gibi “Fenerfillah” mertebesinde, üst kimlik. Bir tek sevgili dayılarımda sıkıntı var, gerçi küçük dayımın 3 çocuğunu Fenerbahçeli yaptık, büyük dayım ve çocukları da “ılımlı Fenersiz” sayılır. :)
Fenerbahçeli Anneler, Ablalar, Eşler, Kız Kardeşler, Kız Çocuklar…
Taraftarlık, çoğunlukla babadan oğula, bazen dayıdan veya amcadan yeğene, kimi zaman dededen toruna geçen kalıtımsal bir sosyal miras aktarımı. Evet ilk başlarda bu aktarımda eşler, anneler, kız çocukları biraz gözardı edilmiş. Ancak, erkeklerle eşit haklara sahip Cumhuriyet kızları kısa zamanda babalarının sosyal mirasına gururla sahip çıkmışlar.
Fenerbahçe Spor Kulübü de futbolla başlayan bu aşkı, cinsiyet gözetmeksizin — kızlı erkekli — gücünün yettiği her spor dalına taşımış. İşte o Cumhuriyet kızları gün gelmiş — kumpasa isyan — babaları, eşleri, abileriyle kol kola Uzunçayır’a “gaz’aya” yürümüşler; gün gelmiş — cezaya isyan — ana oğul, ana kız, 50 bin yürek kulüplerine ve kulüplerinin temsil ettiği değerlere sahip çıkmak için Şükrü Saracoğlu Stadı’nı doldurmuşlar; gün gelmiş — adaletsizliğe isyan — erkeklerle omuz omuza, Çağlayan’da, Silivri’de “kız gibi” [#LikeAGirl] nöbet tutmuşlar. Oyunu, kurguyu bozmuşlar.
Kurtuluş Savaşı’nda sırtında cephane taşıyan Şerife Bacı’nın kızları, Fenerbahçelerini de o ağır mı ağır kambur kumpas yüküyle sırtlamışlar; tarihinin en tiz, lakin en güçlü sesiyle dört bir yanda adının yankılanmasını sağlamışlar. Eyvallah.
Lakin, gün gelmiş, üniformalı alçaklar adeta kurgularını bozan çoluk çocuktan intikam almak için, onbinlerce masum taraftarı o stadda gaza boğup, canlarına kastetmiş.
Nitekim, 12 Mayıs 2012 sonrası — biraz da haklı bir kaygıyla — Fenerbahçe’nin sürekli maça gelen kadın ve çocuk taraftar sayısında gözle görülür bir azalma oldu. Ama gün geldi, devran döndü, tapeler tıpa oldu. Bugün biz erkekler, 20 Eylül 2011’in 5. yıl dönümünde, anneleri, eşleri, kız kardeşleri, kız çocukları gururla, başları dik, tekrar tribünde aramızda görmek istiyoruz.
Neticede Fenerbahçe erkek lisesi değil, gayet “kızlı erkekli” bir spor kulübü. Artık, ne futbol, ne de diğer branşlar erkek tekelinde ve tahakkümünde değil, olamaz. Kadınlar ofsaytı da biliyor, icabında üçlüğü de sokuyor. Tribüncülerin seksist, galiz küfürlerinin de, üniformalı müritlerin orantısız şiddetinin de Fenerbahçe tribünlerinde yeri olmamalı. Kadınların tribüne tekrar aktif katılımıyla değişmeliyiz.
Yoksa Bu Büyük Kulüp Daha Nasıl Büyüyecek?
Bu büyük kulübün katlanarak, daha da büyümesinde, Fenerbahçeli anneler ve geleceğin Fenerbahçeli annelerinin çok önemli ve aktif bir görevleri var. Biz Fenerbahçeli erkeklerin yegâne sorumluluğu ise buna gölge etmemek.
Bu açıdan Fenerbahçe’nin dünya lisans devlerinden Sanrio ile yaptığı Fenerium ve Hello Kitty perakende işbirliği geleceğe doğru atılmış cesur bir adım, umut vaad eden bir başarıdır. Bunu hafife almak, burun kıvırmak, “hadi canım sen de” demek gaflettir.
Türkiye’de bir ilk olarak, kulübümüz iştiraklerinden Fenerium ile Hello Kitty (Sanrio) firması arasında, Fenerbahçeli anne ve kızlara Fenerium çatısı altında ek bir katma değer sunmak ve son yılların en önemli trendlerinden biri olan marka birlikteliklerini kulübümüz çatısı altında da hayata geçirmek amacıyla, iki firma arasında işbirliği anlaşması sağlanmıştır.
Daha önce Serie A ekiplerinden AC Milan’la birlikte işbirliği içinde olan Hello Kitty, Avrupa’da 2.sini gerçekleştireceği proje için Fenerbahçe’yi seçmiş, Fenerium dinamizmiyle Hello Kitty’i bir araya getirmek için gerekli adımları atmış ve kulübümüzle anlaşma imzalamıştır.
Yapılan anlaşma ile ilgili imza töreni, 8 Eylül Perşembe günü Ülker Stadyumu Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Spor Kompleksi’nde yapılacaktır.
Sporcu aileleri ve yöneticilerimizin katılımıyla düzenlenecek olan imza töreni saat 14:00’te gerçekleşecektir.
Kamuoyunun ve basın mensuplarının bilgisine sunarız.
FB Pozitif Ne demek?
Takım tutmak sosyal miras demiştim. Ailenizin firesiz aidiyetinin ve bağlılığının sizin takım tercihiniz üzerinde neredeyse göz renginiz, kan grubunuz kadar kalıtımsal bir belirleyiciliği var. Sportif başarı vesaire gibi etmenler takım seçiminde hep ikincil unsurlar ve ağırlıkla ya anne ya da babanın veya her ikisinin de taraftarlık açısından pasif olmasıyla devreye giriyor.
Ya tutulan takımlar, taraftarlığın şiddetine göre çiftler arasında evlilik tercihlerini etkiliyor ya da evlilik tercihleri, tutulan takım taraftarlığının şiddetini törpülüyor, hatta nadiren de olsa — aile saadeti uğuruna — takım değiştirtiyor. Ebeveynleri etkilemiyorsa bile sonrasında çocukların tutacağı takımı kesinlikle etkiliyor.
3 Temmuz sonrasıydı, mail gruplarında “milli mücadele” tüm hararetiyle sürerken kalıtım, genetik ve kan gruplarından esinlenerek biraz damar, biraz geyik olsun diye bir “FB Pozitif” teorisi uydurmuştum. Bir çok değişkeni — ceteris paribus — göz ardı ederek basite indirgediğim, temelde bu kulübün geleceği için kadınların önemini vurgulamayı amaçlayan bir genelleme teorisiydi bu.
Olabildiğince basit olması açısından taraftarlığı dört ana kategoride tanımlamıştım:
FB+: Düzenli olarak maçlara giden, TV’den canlı maç takip eden; veya alım güçlerine, boş vakitlerine ve yaşadıkları şehre göre imkanları dahilinde Fenerbahçeyi düzenli takip etmeye, her fırsatta maddi manevi destek olmaya gayret eden aktif Fenerbahçeliler.
FB: Görece daha pasif, bedava bilet denk geldiğinde dahi maça gitmeyi tercih etmeyen, canlı maç yerine akşam yemeğe çıkan veya başka kanalda dizi izleyen, belki de cefasına katlanmaya yüreği elvermeyen ancak şampiyonluk kutlamaya seve seve katılan Fenerbahçe sempatizanları.
O: Bildiğimiz 0 grubu. Takım tutmayanlar. Ya sporla taraftarlıkla işi olmayanlar ya da milli takımcılar.
FB — : Malum, FB Negatif, yani nam-ı-diğer Fenersizler. Yüzde yetmişbeşçiler. El değmemiş ligçiler. Kazanın doğurduğuna inanıp, öldüğüne inanmayan komşular. Hello Kitty’yle dalga geçerken kendi kız çocuğunu rakibe kaptıracaklar.
Kategoriler elbette mutlak sarı veya lacivert değil, aralarında geçişkenlik var, sarı ve laciverdin tonları var. Koyulara doğru “FB++” de var, “FB — — ” de var…
Yukarıdaki matrislerde, kişisel gözleme dayalı bir takım sübjektif varsayımlar kullandım. FB+’ten FB — ’e ebeveynler arası kombinasyonlarda çocukların olası durumunu irdeledim. Bu aforizmatik sallamasyonun elbette bilimsel bir değeri yok ancak, bilimsel olarak test edilmesi gereken sosyolojik bir hipoteze dönüştürülebilir, meraklısına bundan doktora tezi dahi çıkar.
Neticede, “O” grubundakilere göre ırkçı/ayrımcı, “FB — negatifler” için manyak (nesnel olarak fiili durum da esasen galiba bu), “FB+ pozitifler” için ise zihin açıcı olmayı göze alarak biraz eğlencelik, biraz da deneysel şu tespitleri kastım:
- Anne ve baba, her ikisi de FB+ olduğunda, hem kız, hem erkek çocuk, çok büyük olasılıkla FB+ olur.
- FB+ veya FB — babaların erkek çocukların, annelerin ise kız çocukların tercihinde baskın etkisi söz konusu.
- Bir nesli O’dan FB’ye, FB’den FB+’e taşımak için FB+ ebeveynlere ve ebeveyn adaylarına, özellikle de FB ve FB+ kadınlara çok iş düşüyor.
- FB/FB+ anneler ve babalar, FB — amcalara, dayılara, halalara ve teyzelere özellikle dikkat.
- Gönül bu, neye konacağı belli olmaz ama, mümkünse FB — ile evlenmeyiverin. İşin ucunda sosyal mühendislik söz konusu. :) İş işten geçmiş ve olan olmuşsa asla Fenerbahçe’den taviz vermeyin.
Özellikle bir sonraki nesilde büyümeyi tetikleyecek kız çocukların FB+ pozitif yetiştirilmesi çok ama çok önemli. İşte bu yüzden, Hello Kitty iş başına.